YAŞAMAYI GELECEĞE ERTELEMEK - PINAR DÜZGÜN
YAŞAMAYI GELECEĞE ERTELEMEK
Ben bir kelebeğim.
Evet, kelebek.
Neden diye soracaksınız, buna eminim.
Dünyaya gözümü ilk açtığımda annemin sıcak kollarından oluşmuş biz kozadaydım. Kanatlarımı çırpmaya hazırlandığımda o sıcak kucaktan çıktım ve adım adım gerçek dünya dediğimiz o lanet yeri keşfetmeye koyuldum. Çocukken büyümek için bu kadar sabırsızlanmazdım eğer bilseydim yetişkinliğin sadece yaşamayı ertelemek olduğunu. Hep kendimi büyük hayal eder, topuklu ayakkabılarla dolaşırdım etrafta, ayağımı kırmaya korkmadan. Büyüdüğümde kırılan ayaklarım değil, kanatlarım oldu. Ne olduğunu anlamadan bir savaşın içine atıldım. Önce geleceğimi "garanti"ye almak için okul sıralarında dirsek çürüttüm, sonra da mutlu olmayı unutarak nefes almaktan ibaret ettim hayatımı. Tam on dört yıldır öğrenciyim. Böyle söyleyince uzun geliyor kulağa, oysa belki daha altmış yıl öğrenci kalacağım bu hayat yolculuğumda. Ve ben ömrümün kelebek kadar kısa olduğundan bîhaber, yükselmekten korkarak uçuyorum ayaklarım yere değecek kadar aşağılarda. Uçuyorum ama nereye varacağımı bilmiyorum. Gözlerimi ilk açtığım andan itibaren cebime koyduğum iki şeyden biri geri dönüş biletimdi, diğerini merak ederseniz söyleyeyim; umut. Önce her gün karnımı doyuracağımı umut eden bir bebektim, büyüdüm hâlâ karnımı doyurmayı umarak para kazanmak için meslek sahibi olmaya çalışıyorum. Bu esnada geçen yıllarımın farkında değilim ve genç olmak ne demek unutalı çok oldu. Sonra eğlenirim, sonra gülerim, sonra giderim diye diye ertelediğim şeylerden ibaret oldu hayatım. Hep sonra dedim ama hiç sonrası gelmedi o sözlerimin. Geleceğimi kurmak için anımı bıraktım, kesinleşmemiş bir yolda ilerlemek için şimdimden vazgeçtim. Gündelik yaşamın silsilesinde, basit telaşlar kapladı yolumu. Ne zaman biteceğini bilmediğim bu yolda yürümeye devam edeceğimi umarak her şeyi erteledim. Günü kurtarmak ana gayem oldu. İnsanlar hep geçmişte yaşamanın kötü olduğundan bahsederler. Bilmezler mi ki gelecekte yaşamanın da kötülüğünü? Bilmezler mi her yaşın bir güzelliği olduğunu, bilmezler mi geriye akmaz zaman, geri gelmez verdiğim nefes? Yaşamam gerekmez mi içimde hâlâ varken heves? Açıldığım bu sonsuzluk okyanusunda ne zaman boğulacağımı bilmeden kulaç atıyorum. Ve hep diyorum ki, sonra yaşarım. Görmem gereken müzeler mi var, sonra görürüm. Konuşmam gereken konular mı var, sonra konuşurum. Yaşamam gereken bugünlerim mi var, sonra yaşarım. Önce günü kurtarayım, sonra yaşarım.
Peki ya sonram yoksa?
Pınar DÜZGÜN
Ben bir kelebeğim.
Evet, kelebek.
Neden diye soracaksınız, buna eminim.
Dünyaya gözümü ilk açtığımda annemin sıcak kollarından oluşmuş biz kozadaydım. Kanatlarımı çırpmaya hazırlandığımda o sıcak kucaktan çıktım ve adım adım gerçek dünya dediğimiz o lanet yeri keşfetmeye koyuldum. Çocukken büyümek için bu kadar sabırsızlanmazdım eğer bilseydim yetişkinliğin sadece yaşamayı ertelemek olduğunu. Hep kendimi büyük hayal eder, topuklu ayakkabılarla dolaşırdım etrafta, ayağımı kırmaya korkmadan. Büyüdüğümde kırılan ayaklarım değil, kanatlarım oldu. Ne olduğunu anlamadan bir savaşın içine atıldım. Önce geleceğimi "garanti"ye almak için okul sıralarında dirsek çürüttüm, sonra da mutlu olmayı unutarak nefes almaktan ibaret ettim hayatımı. Tam on dört yıldır öğrenciyim. Böyle söyleyince uzun geliyor kulağa, oysa belki daha altmış yıl öğrenci kalacağım bu hayat yolculuğumda. Ve ben ömrümün kelebek kadar kısa olduğundan bîhaber, yükselmekten korkarak uçuyorum ayaklarım yere değecek kadar aşağılarda. Uçuyorum ama nereye varacağımı bilmiyorum. Gözlerimi ilk açtığım andan itibaren cebime koyduğum iki şeyden biri geri dönüş biletimdi, diğerini merak ederseniz söyleyeyim; umut. Önce her gün karnımı doyuracağımı umut eden bir bebektim, büyüdüm hâlâ karnımı doyurmayı umarak para kazanmak için meslek sahibi olmaya çalışıyorum. Bu esnada geçen yıllarımın farkında değilim ve genç olmak ne demek unutalı çok oldu. Sonra eğlenirim, sonra gülerim, sonra giderim diye diye ertelediğim şeylerden ibaret oldu hayatım. Hep sonra dedim ama hiç sonrası gelmedi o sözlerimin. Geleceğimi kurmak için anımı bıraktım, kesinleşmemiş bir yolda ilerlemek için şimdimden vazgeçtim. Gündelik yaşamın silsilesinde, basit telaşlar kapladı yolumu. Ne zaman biteceğini bilmediğim bu yolda yürümeye devam edeceğimi umarak her şeyi erteledim. Günü kurtarmak ana gayem oldu. İnsanlar hep geçmişte yaşamanın kötü olduğundan bahsederler. Bilmezler mi ki gelecekte yaşamanın da kötülüğünü? Bilmezler mi her yaşın bir güzelliği olduğunu, bilmezler mi geriye akmaz zaman, geri gelmez verdiğim nefes? Yaşamam gerekmez mi içimde hâlâ varken heves? Açıldığım bu sonsuzluk okyanusunda ne zaman boğulacağımı bilmeden kulaç atıyorum. Ve hep diyorum ki, sonra yaşarım. Görmem gereken müzeler mi var, sonra görürüm. Konuşmam gereken konular mı var, sonra konuşurum. Yaşamam gereken bugünlerim mi var, sonra yaşarım. Önce günü kurtarayım, sonra yaşarım.
Peki ya sonram yoksa?
Pınar DÜZGÜN
Yorumlar
Yorum Gönder