MELANKOLİ SEVERLER - SEFA EVLİYAOĞLU

 MELANKOLİ SEVERLER

Bunalımlar, yakınmalar ve eylemsizlikler… Pekâlâ, sana şunu sormak isterim, hiç denedin mi? Demek istediğim, meselenin daha çok kendinle alakalı olduğunu hiç düşündün mü? “You had one job.” O da biraz farkındalık.

 Bir yerde çoğunluk arasında ne yaygın ise ve çoğunluk hangi konuda hemfikir ise kendimi onun karşısında konumlandırmaktan keyif alırım. Anlaşılan, burada melankoli hâkim. O halde görüyorum ve arttırıyorum: Bu yazı size.

 İnsanlar yazıyor. Fakat yazmanın, edebiyat yapmanın tek sebebi olduğunu iddia etmek yanlış olur. Kısa bir gözlem ve sırf sonuca varmış olmak için yaptığım akıl yürütmemin sonucunda iki temel edebiyat yapma sebebi olduğu kanısına vardım.

 Sözcükleri ağlama duvarı olarak kullananlar. Onların canını sıkan, huzurunu kaçıran, üzen bir şeyler vardır ve bunu anlatacak biri yakınlarında yoktur. Anlatsa hafifleyecektir, en azından buna inanırlar. Sonra, akıllarına şairler ve yazarlar gelir. Büyük kalemler acı içinde değiller miydi? Demek ki yalnız kalmış ve acı çekiyorken yapılacak olan yazmaktır. Sıkıntısını içinden nasıl geldiyse olduğu gibi kâğıda döker. Artık içini dökmüş, sakinleşmiştir. Bunlar birinci grup. Ama hakkını vermek lazım. Sağa sola çatmaktan, duvar yumruklamaktan, eğlenceli olması gereken bir toplantının havasını karartmaktan alıkoyacaksa durma yaz. Sanırım, tozu halının altına süpürmekle ilgili bir deyiş var.

 İkinci grubun amacı insanları harekete geçirmektir. Bunu gerçekleştirmek için genellikle, en etkilisi de budur, insanları kışkırtacak metinler kaleme alırlar. Bu yazarları da insanları harekete geçirmek niyetlerine göre iki alt gruba daha ayırmak mümkün. İnsanları yanlışlarından döndürme görevi üstlenenler ve sadece ortalığı karıştırmak isteyenler. İlki bugün mümkün değil ve başka bir yazının konusu. Ben de ikincisi olmaya olumsuz tepkiler yahut komik duruma düşmek pahasına talibim.

 Melankolik metinlerin yazarları acaba sıkıntılarına hiç çözüm aradılar mı? Acaba içinden çıkamadıkları meselelerin üstüne gitmek yerine kendilerini ifade etmeyi mi seçtiler? Sanki, önce üzerindeki kara bulutları dağıtsan ve olanı sonra anlatsan daha iyi olmaz mı? İşin henüz içinde iken tahlillerin pek de objektif olmaz. Meseleyi bir hallet, iki ne oldu ne bitti her yönüyle incele, üç ondan sonra yaz. İşte o zaman gerçekten kayda değer bir şeyler ortaya koymuş olursun. Hatta kim bilir, belki birileri yazdıklarından yalnız olmadığını ve aydınlığa çıkmamın mümkün olduğunu anlar da faydalanır.

 Eh, derdinin dermanını söylemek yahut sorularının cevabını vermek iddiasında hiç olmadım. Ama bir ipucunu bile vermeyecek kadar da değil. Yazının ilk paragrafı fazlasıyla işine yarayacaktır. Bir şey daha ekleyeyim, iyiye gitmek mümkün ve “You all have something. Use it.”


Sefa EVLİYAOĞLU

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNSAN NEDİR? - ŞEVVAL CANSIZ

MAVİ’YE MEKTUPLAR - NUR ÇETİNKAYA

ARTIK ZAMAN AKMIYOR - SEFA EVLİYAOĞLU